parallax background

140 Yıllık Miras Güney Afrika’da Osmanlılar

Târihçi Yazar Dr. AHMET UÇAR Anlattı
5 Mayıs 2014
Milli Mücadeleden 12 Mart’a Konya’da Siyasi Sürgünler
18 Mayıs 2020
Târihçi Yazar Dr. AHMET UÇAR Anlattı
5 Mayıs 2014
Milli Mücadeleden 12 Mart’a Konya’da Siyasi Sürgünler
18 Mayıs 2020

140 Yıllık Miras Güney Afrika'da Osmanlılar


Bu çalışmamızda Güney Afrika Müslümanlarının eğitim öğretim ve dini meselelerini yerinde görmek ve onlara rehberlik yapmak üzere 1863'de, onların isteği üzerine Cape Town'a giden Ebubekir Efendi'nin, eşinin, oğullarının ve talebelerinin faaliyetleri yanında, onların da tesiri ile bölge Müslümanlarının -özellikle de Daru'l-Hilafe olduğu için- İstanbul ile ilişkilerini, bütün bu faaliyet ve ilişkiler sırasında yaşanan problemleri ve fedakarlıkları aktarmaya çalışacağız.

Türkiye Yazarlar Birliği'nin 2000 Yılı "Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri''nde araştırma dalında 140 Yıllık Miras, Güney Afrika’da Osmanlılar kitabı ile Ahmet Uçar yılın yazarı seçilmiştir.


Kitaptan:

 

Mahalli Dili Öğrenebilmek İçin...

Ebûbekir Efendi, 1877'de Osmanlı Maârif Nezâreti'nce Afrikanca olarak bastırılan Beyânü'd-din adlı kitabının Türkçe mukaddimesinde, Ümitburnu'ndaki çalışmalarının kısa bir değerlendirmesini yapmaktadır. "Ümitburnu (Cape Town) şehri ve civarında (Kap müstemlekesinde) bulunan şehir, kasaba ve köylerde sakin Müslümanlardan çokazı Arap soyundan ve Arapça biliyordu. Kendimi anlatabilmek için çoğunluk tarafından konuşulan dili bilmem ve ona hâkim olmam gerektiğini anladım. Onlara Kur'an-ı Kerim ve dinin temel kaidelerini îfâ etmede zarurî bulunan Arapça tâbirleri îzâh edebilmek ve metinleri tercüme edip bu millete gerçek İslâmiyeti kendi dillerinde öğretmek için bu dili öğrenmeyi vazife edindim. Bu dili öğrenmek için yedi ay ciddî şekilde çalıştım. Bu dille yazılmış kitap ve notlarla İslâmiyeti bütün Müslümanlara daha kolay öğretme ve anlatma imkânı elde ettim. Bunun fayda ve semeresi olarak, bundan önce ibâdet niyetiyle ikâme ettikleri işlerin nâmeşrû ve dalâlet olduğunu, aralarında dinî konularda ortaya çıkan ihtilaf ve kavgaların saçma ve abes olduğunu çoğu anladı. Bazıları yıllardır ata ve ecdatlarını taklit etmekten tamamen vazgeçmedilerse de, vazgeçenler daha ziyâde ekseriyet olup; öğrendikleri şeyleri diğer insanlara açıklamada, söylemede, yaymada ve öğretmede dikkat ve özen gösterdiklerinden te'sîrleri de açıkça müşahede olunmaktadır.' (s. 152)